YEK’ten epeydir ses soluk çıkmıyor. Ama bu kez de 23 Nisan resepsiyonundaki gerilimle türban oturdu bir anda Türkiye’nin gündemine.
Aslında bu Türkiye’nin gündemi sözünü pek hazzetmem. Haberciler olarak çok yoğun konuştuğumuz, sürekli haberlerini yaptığımız, manşetlere çıkardığımız, bültenlerin ilk sıralarına koyduğumuz konuları, ülke çapında bütün insanların homojen bir şekilde gündemi diye adlandırmak pek sağlıklı gelmiyor. Sokaktaki gündemle bu gündem zaman zaman örtüşmüyor.
23 Nisan resepsiyonunda yaşananlar da gösterdi ki türban sorunundan aylarca ses soluk çıkmasa bile, aylarca bir haber çıkmasa bile bu, bir gün sonra bir haber çıkmayacağının ya da yeni bir gerilimin patlak vermeyeceğinin garantisi değil. Aslında tartışma sadece Türkiye’ye özgü de değil. Nitekim 23 Nisan gerilimi sırasında Anadolu Ajansı’na düşen bir haber dikkatimi çekmişti: Fransa’da da türban takılmasına izin verilen yerlerle ilgili yeni bir yasaklama girişimi söz konusuydu.
“Dinmeyen başağrısı: üniversitelerde başörtüsü sorunu”, bu sayımızda yer alan dosyalardan biri. Dosyamız her zaman olduğu gibi soruna taraf olmadan tüm tarafların görüşlerini yansıtıyor, yorumu siz değerli okurlarımıza bırakıyor. Bu arada dosyamızın içinde türbanlı bazı Boğaziçi mezunlarının yaşam tecrübeleri de yer alıyor. Sayıları çok az ama varlar. Türban onların yaşamını nasıl etkiliyor? Onlar bu konuda ne anlatıyorlar? Hepsi dosyamızda mevcut.
“Savaştan hangi görüntü kaldı zihinlerde?”... Bir başka dosyamız. Savaşın savaş öncesinden itibaren aktarılma şekli, halkla ilişkiler ve propagandayla bulanan savaş haberciliği Boğaziçili uzmanların ve Prof. Haluk Şahin’in gözünden aktarılıyor dosyada.
Bir başka dosyamız da “Tarihin şekillendiği topraklarda tarihin bitişine tanıklık.” Güzelliği ve zenginliği başına hep dert açan Mezopotamya’nın en son yağmalanması, Boğaziçili uzmanların değerlendirmeleriyle, gazetecilerin tanıklığıyla aktarılıyor dosyada.
Bir değil iki değil üç kapsamlı dosyayla merhaba diyoruz sizlere bu ay. Hepsi de dergiciliği profesyonel bir meslek olarak yürüten çoğu insandan çok daha titiz bir çalışma sergileyen gönüllülerimizin eseri. Hepsini de ilgiyle okuyacağınızı umuyorum. Gönüllülerimizin bu emekleri sürdükçe Boğaziçi Dergisi arşiv değeri olan bir dergi olmaya devam edecek...
Bu arada “Kendi röportajını kendin yap!” uygulamamıza gösterdiğiniz ilgi için teşekkürler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna’yı derneğimizde ağırlayacağız ve elektronik ortamda göndermiş olduğunuz soruları kendisine yönelteceğiz. Sizlerin yapmış olacağı bu röportajı bir sonraki sayıda okuyabileceksiniz.
Haziran 2003
TARAF OLMADAN TARAF GÖRÜŞÜ AKTARMAK...
YEK’ten epeydir ses soluk çıkmıyor. Ama bu kez de 23 Nisan resepsiyonundaki gerilimle türban oturdu bir anda Türkiye’nin gündemine.
Aslında bu Türkiye’nin gündemi sözünü pek hazzetmem. Haberciler olarak çok yoğun konuştuğumuz, sürekli haberlerini yaptığımız, manşetlere çıkardığımız, bültenlerin ilk sıralarına koyduğumuz konuları, ülke çapında bütün insanların homojen bir şekilde gündemi diye adlandırmak pek sağlıklı gelmiyor. Sokaktaki gündemle bu gündem zaman zaman örtüşmüyor.
23 Nisan resepsiyonunda yaşananlar da gösterdi ki türban sorunundan aylarca ses soluk çıkmasa bile, aylarca bir haber çıkmasa bile bu, bir gün sonra bir haber çıkmayacağının ya da yeni bir gerilimin patlak vermeyeceğinin garantisi değil. Aslında tartışma sadece Türkiye’ye özgü de değil. Nitekim 23 Nisan gerilimi sırasında Anadolu Ajansı’na düşen bir haber dikkatimi çekmişti: Fransa’da da türban takılmasına izin verilen yerlerle ilgili yeni bir yasaklama girişimi söz konusuydu.
“Dinmeyen başağrısı: üniversitelerde başörtüsü sorunu”, bu sayımızda yer alan dosyalardan biri. Dosyamız her zaman olduğu gibi soruna taraf olmadan tüm tarafların görüşlerini yansıtıyor, yorumu siz değerli okurlarımıza bırakıyor. Bu arada dosyamızın içinde türbanlı bazı Boğaziçi mezunlarının yaşam tecrübeleri de yer alıyor. Sayıları çok az ama varlar. Türban onların yaşamını nasıl etkiliyor? Onlar bu konuda ne anlatıyorlar? Hepsi dosyamızda mevcut.
“Savaştan hangi görüntü kaldı zihinlerde?”... Bir başka dosyamız. Savaşın savaş öncesinden itibaren aktarılma şekli, halkla ilişkiler ve propagandayla bulanan savaş haberciliği Boğaziçili uzmanların ve Prof. Haluk Şahin’in gözünden aktarılıyor dosyada.
Bir başka dosyamız da “Tarihin şekillendiği topraklarda tarihin bitişine tanıklık.” Güzelliği ve zenginliği başına hep dert açan Mezopotamya’nın en son yağmalanması, Boğaziçili uzmanların değerlendirmeleriyle, gazetecilerin tanıklığıyla aktarılıyor dosyada.
Bir değil iki değil üç kapsamlı dosyayla merhaba diyoruz sizlere bu ay. Hepsi de dergiciliği profesyonel bir meslek olarak yürüten çoğu insandan çok daha titiz bir çalışma sergileyen gönüllülerimizin eseri. Hepsini de ilgiyle okuyacağınızı umuyorum. Gönüllülerimizin bu emekleri sürdükçe Boğaziçi Dergisi arşiv değeri olan bir dergi olmaya devam edecek...
Bu arada “Kendi röportajını kendin yap!” uygulamamıza gösterdiğiniz ilgi için teşekkürler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna’yı derneğimizde ağırlayacağız ve elektronik ortamda göndermiş olduğunuz soruları kendisine yönelteceğiz. Sizlerin yapmış olacağı bu röportajı bir sonraki sayıda okuyabileceksiniz.
gkaradag@superonline.com