Roger Waters’ın aynı adı taşıyan albümünün en etkilendiğim parçası. Waters’ın son İstanbul konserinde değil yıllar önce albüm daha ilk çıktığında bu parçayla tanışmış ve tekrar tekrar dinlemiştim. Böyle bir yazıda alıntılayacağım aklıma gelmezdi ama oldu işte alıntıladım. Nedenini bir çırpıda değil de yazının tamamına yayarak anlatayım.
19 Kasım 2013 benim ve onlarca meslektaşım için unutulmaz bir tarih. tv 8 avukatı ve MNG Holding avukatı birlikte personelin büyük kısmının iş akitlerinin feshine dair tebliğlerin o gün içerisinde yapılacağını bildirdi. Bu süreci iyi yönetemediklerini kendileri de açıkça söylediler ve özür beyan ettiler. Gerekirse akşam geç saatlere kadar tebliğler sürecek ve bu iş o gün bitecekti. Saat 15.00’i geçiyordu. Yani ben programın başlamasına 2 saatten az bir zaman kala öğrendim son Haberaktif’e çıkacağımı.
Can sıkıcıydı tabii ama bunun sıkıntısını yayından önce yaşama lüksümüz yoktu. Editörlerimiz İnan Demirel, Münir Koçaslan, yönetmenimiz Kaan Kaplan, konuk koordinatörümüz Nilay Can, prodüktörümüz Hüseyin Öner ve yapım asistanımız Merve Doğan doğal olarak önce Haberaktif’e odaklanmalıydık. O gün konuklarımız Hakan Bayrakçı ve Murat Aksoy’du. Onlar da haberi almış üzülmüşlerdi ama benim odağım sadece yayının içeriğindeydi.
Twitter’dan program öncesi yaptığım “son Haberaktif” duyurusunu bilenler dışında yayını izleyen kimsenin bunun olağanüstü bir yayın olduğunu fark etmediğini düşünüyorum. Nitekim Haberaktif’e uzun süre emeği geçmiş eski editörümüz Tuncay Öz de yayından sonra arayıp “veda anına kadar sanki herhangi yayınlarından biriymiş gibi davrandın” dedi.
Veda anım da öyle çok dramatik değildi. Önceden hazırladığım bir konuşma yoktu. Programın son 2 dakikasında içimden ne geçiyorsa ağzımdan ne dökülüyorsa bir şeyler söyledim ve perdeyi kapattım.
Ne olduysa perde kapandıktan sonra oldu tabii. Haberaktif’e yine uzun süre emeği geçmiş eski yönetmenimiz Serpil Boydak (8.Gün’de hala bizimle birlikteydi) belirdi karşımda. Ona sarılınca koptuk. Sağolsunlar Kaan Yakuphan, Bilge Yurtdagülen, Aslı Mavitan da gelmişlerdi. Hepsiyle yoğun mesaimiz yüklü hatıralarımız vardı. Birazdan da Kaan Yakuphan tv 8’deki son ana haber bültenini sunacak ve perdeyi kapatacaktı. Onlarla da sarıldık kucaklaştık. Neyse ki Serpil Boydak yağmur bulutlarını bir anda boşaltmıştı da vedanın kalan kısmında gözlerimiz doldu ama tuttuk kendimizi.
Ve tabii ki ekibimiz. Ne stresli günler geçirdik onlarla. Türkiye’de günlük frekansta haber tartışma programı yapmak ve her programda farklı bakış açılarını taşıyan insanları aynı anda bir araya getirmek delirtici bir iş. Bazen ekipten sesler yükselirdi acaba bir gün o görüşü bir gün diğer görüşü alarak mı sürdürsek diye. Ama birlikte hayır dedik her defasında. Haberaktif’in zorluğu buydu ve biz bundan kaçmamalıydık.
Yayın bitti bu sefer de fesih tebliği telaşı. Odaya girenler çıkanlar tebliğler bordrolar imzalayanlar imzalamayanlar koridorlarda bekleşenler… Gece geç saatlere kadar sürdüğünü ve hatta ertesi güne de sarktığını biliyorum bu görüntülerin.
Twitter’da tweet yağıyordu Haberaktif için. Eşim yoldaşım Deniz Yalçın’la birlikte takip ediyorduk yazılanları. O kadar samimi ve yaratıcı anlatıyordu ki insanlar Haberaktif için duygularını Deniz’e dönüp “doğru iş yapmışız be bundan daha büyük ne ödül ne zenginlik var” dedim.
tv 8’de artık ne haber ne de haber program olacaktı. Belli ki Acun Ilıcalı ile Mehmet Nazif Günal kanalın bu şekilde devri konusunda anlaşmışlardı. Ancak burada atlanan önemli bir ayrıntı var. O gün sadece haber departmanı ve haber program departmanı personeli boşaltılmamıştı. Teknik’ten de Program’dan da Halkla İlişkiler’den de Reklam’dan da Tanıtım’dan da birçok kişi işten çıkarılmıştı. Yani haberin ötesinde bir “dükkan boşaltma” vardı.
Daha sonra öğrendiğim ve en çok şaşırdığım haberse Gülhan Şen’in de çıkışının verilmesi oldu. Galaksi Rehberi gibi tv 8’in önemli markalarından biri olmuş, yayımlandığı her saatte beğeniyle izlenmiş ve başından sonuna mutluluk veren bir program “mutluluk verecek” bir kanalda niye istenmedi anlamadım.
Yani ortada “kanalımda haber istemiyorum”dan öte bir personel kıyımı vardı.
Sonraki günlerde Acun Ilıcalı’yı bir o kanalda bir bu kanalda izledik. Adeta Acun’u çıkarma yarışına girdi bazı meslektaşlarımız.
O röportajlardan şunları öğrendik:
“Ulusal çapta erişime sahip bir kanalda bir anda haberi ve haber programı boşaltmak son derece normal bir operasyon”
“Haber ve haber program departmanlarının dışındaki personelin de önemli bir kısmının işine son verilerek “dükkan boşaltmak” da son derece olağan bir operasyon”
“İnsanlar zaten haberi internetten takip ediyor TV haberine ne gerek var.”
“Bir kanalın yayın akışının bir yerlerinde haber ya da haber program varsa o kanal tam anlamıyla mutluluk veremez”
Gördük ki tv8’in el değiştirmesi ve personelin büyük kısmının boşaltılması herhangi bir serbest piyasa faaliyeti, ticari bir emtia değişimi gibi son derece olağan ve sıradan bir şeymiş.
Teşekkür ediyoruz o meslektaşlarımıza!
Gelelim bu eğlence ve mutluluk fetişizmine yani yazının girişindeki bahse… Roger Waters’ın Amused to Death adlı parçasının sözleri bu yazıya iyi bir final olur ve anlayana epey şey anlatır diye düşünüyorum.
Ölümüne Eğlenme – Amused To Death
Doktor doktor neyim var benim Bu süpermarket hayatı gittikçe uzuyor Bir renkli televizyonun ömrü ne kadardır Bir genç kraliçenin raf ömrü ne kadardır
Ah batılı kadın
Ah batılı kız
Haber tazısı havayı kokluyor Jessica Hahn geçerken Yakalıyor bu aykırılık sembolünü Duygularından sıyrılmış olmanın cazibesi Güzelliğinin zırhının taciziyle meşhur
Ah batılı kadın
Ah batılı kız
Ve Melrose’lu çocuklar Gösterdiler hünerlerini Mutlak sıfır derecesi yeterince soğuk mu Ve vadinin ötesinde sıcak ve temiz Ufaklıklar televizyonların önüne kurulmuşlar Düşünecek bir şey yok Ağlayacak bir şey de Hepsi nefessiz kalmış Meyhaneci neyim var benim Neden böyle soluksuz kaldım Şef dedi ki pardon hanımefendi Bu tür kendi ölümüyle eğleniyor
Kendi ölümüyle eğleniyor
Kendi ölümüyle eğleniyor
O büyüyen trajediyi seyrettik Ne isterlerse onu yaptık Aldık sattık Bu dünyadaki en büyük gösteriydi Ama bitti Eğlendik üzüldük Yarış arabalarımızı sürdük Elimizde kalan son havyarları yedik Ama orada yıldızların arasında Keskin gözlü biri gözlemekte Titreşen bir ışığı Son coşkumuzu Ve bizim gölgelerimizi bulduklarında Televizyonların etrafında toplanmış halde Her olasılığı incelediler Her testi yinelediler Ellerindeki tüm verileri gözden geçirdiler Ve uzaylı antropologlar Hala kafalarının karışık olduğunu itiraf ettiler Ama tüm açıklamaları elediklerinde Kalanı kaydettiler
Amused to Death
19 Kasım 2013 benim ve onlarca meslektaşım için unutulmaz bir tarih. tv 8 avukatı ve MNG Holding avukatı birlikte personelin büyük kısmının iş akitlerinin feshine dair tebliğlerin o gün içerisinde yapılacağını bildirdi. Bu süreci iyi yönetemediklerini kendileri de açıkça söylediler ve özür beyan ettiler. Gerekirse akşam geç saatlere kadar tebliğler sürecek ve bu iş o gün bitecekti. Saat 15.00’i geçiyordu. Yani ben programın başlamasına 2 saatten az bir zaman kala öğrendim son Haberaktif’e çıkacağımı.
Can sıkıcıydı tabii ama bunun sıkıntısını yayından önce yaşama lüksümüz yoktu. Editörlerimiz İnan Demirel, Münir Koçaslan, yönetmenimiz Kaan Kaplan, konuk koordinatörümüz Nilay Can, prodüktörümüz Hüseyin Öner ve yapım asistanımız Merve Doğan doğal olarak önce Haberaktif’e odaklanmalıydık. O gün konuklarımız Hakan Bayrakçı ve Murat Aksoy’du. Onlar da haberi almış üzülmüşlerdi ama benim odağım sadece yayının içeriğindeydi.
Twitter’dan program öncesi yaptığım “son Haberaktif” duyurusunu bilenler dışında yayını izleyen kimsenin bunun olağanüstü bir yayın olduğunu fark etmediğini düşünüyorum. Nitekim Haberaktif’e uzun süre emeği geçmiş eski editörümüz Tuncay Öz de yayından sonra arayıp “veda anına kadar sanki herhangi yayınlarından biriymiş gibi davrandın” dedi.
Veda anım da öyle çok dramatik değildi. Önceden hazırladığım bir konuşma yoktu. Programın son 2 dakikasında içimden ne geçiyorsa ağzımdan ne dökülüyorsa bir şeyler söyledim ve perdeyi kapattım.
Ne olduysa perde kapandıktan sonra oldu tabii. Haberaktif’e yine uzun süre emeği geçmiş eski yönetmenimiz Serpil Boydak (8.Gün’de hala bizimle birlikteydi) belirdi karşımda. Ona sarılınca koptuk. Sağolsunlar Kaan Yakuphan, Bilge Yurtdagülen, Aslı Mavitan da gelmişlerdi. Hepsiyle yoğun mesaimiz yüklü hatıralarımız vardı. Birazdan da Kaan Yakuphan tv 8’deki son ana haber bültenini sunacak ve perdeyi kapatacaktı. Onlarla da sarıldık kucaklaştık. Neyse ki Serpil Boydak yağmur bulutlarını bir anda boşaltmıştı da vedanın kalan kısmında gözlerimiz doldu ama tuttuk kendimizi.
Ve tabii ki ekibimiz. Ne stresli günler geçirdik onlarla. Türkiye’de günlük frekansta haber tartışma programı yapmak ve her programda farklı bakış açılarını taşıyan insanları aynı anda bir araya getirmek delirtici bir iş. Bazen ekipten sesler yükselirdi acaba bir gün o görüşü bir gün diğer görüşü alarak mı sürdürsek diye. Ama birlikte hayır dedik her defasında. Haberaktif’in zorluğu buydu ve biz bundan kaçmamalıydık.
Yayın bitti bu sefer de fesih tebliği telaşı. Odaya girenler çıkanlar tebliğler bordrolar imzalayanlar imzalamayanlar koridorlarda bekleşenler… Gece geç saatlere kadar sürdüğünü ve hatta ertesi güne de sarktığını biliyorum bu görüntülerin.
Twitter’da tweet yağıyordu Haberaktif için. Eşim yoldaşım Deniz Yalçın’la birlikte takip ediyorduk yazılanları. O kadar samimi ve yaratıcı anlatıyordu ki insanlar Haberaktif için duygularını Deniz’e dönüp “doğru iş yapmışız be bundan daha büyük ne ödül ne zenginlik var” dedim.
tv 8’de artık ne haber ne de haber program olacaktı. Belli ki Acun Ilıcalı ile Mehmet Nazif Günal kanalın bu şekilde devri konusunda anlaşmışlardı. Ancak burada atlanan önemli bir ayrıntı var. O gün sadece haber departmanı ve haber program departmanı personeli boşaltılmamıştı. Teknik’ten de Program’dan da Halkla İlişkiler’den de Reklam’dan da Tanıtım’dan da birçok kişi işten çıkarılmıştı. Yani haberin ötesinde bir “dükkan boşaltma” vardı.
Daha sonra öğrendiğim ve en çok şaşırdığım haberse Gülhan Şen’in de çıkışının verilmesi oldu. Galaksi Rehberi gibi tv 8’in önemli markalarından biri olmuş, yayımlandığı her saatte beğeniyle izlenmiş ve başından sonuna mutluluk veren bir program “mutluluk verecek” bir kanalda niye istenmedi anlamadım.
Yani ortada “kanalımda haber istemiyorum”dan öte bir personel kıyımı vardı.
Sonraki günlerde Acun Ilıcalı’yı bir o kanalda bir bu kanalda izledik. Adeta Acun’u çıkarma yarışına girdi bazı meslektaşlarımız.
O röportajlardan şunları öğrendik:
“Ulusal çapta erişime sahip bir kanalda bir anda haberi ve haber programı boşaltmak son derece normal bir operasyon”
“Haber ve haber program departmanlarının dışındaki personelin de önemli bir kısmının işine son verilerek “dükkan boşaltmak” da son derece olağan bir operasyon”
“İnsanlar zaten haberi internetten takip ediyor TV haberine ne gerek var.”
“Bir kanalın yayın akışının bir yerlerinde haber ya da haber program varsa o kanal tam anlamıyla mutluluk veremez”
Gördük ki tv8’in el değiştirmesi ve personelin büyük kısmının boşaltılması herhangi bir serbest piyasa faaliyeti, ticari bir emtia değişimi gibi son derece olağan ve sıradan bir şeymiş.
Teşekkür ediyoruz o meslektaşlarımıza!
Gelelim bu eğlence ve mutluluk fetişizmine yani yazının girişindeki bahse… Roger Waters’ın Amused to Death adlı parçasının sözleri bu yazıya iyi bir final olur ve anlayana epey şey anlatır diye düşünüyorum.
Ölümüne Eğlenme – Amused To Death
Doktor doktor neyim var benim
Bu süpermarket hayatı gittikçe uzuyor
Bir renkli televizyonun ömrü ne kadardır
Bir genç kraliçenin raf ömrü ne kadardır
Ah batılı kadın
Ah batılı kız
Haber tazısı havayı kokluyor
Jessica Hahn geçerken
Yakalıyor bu aykırılık sembolünü
Duygularından sıyrılmış olmanın cazibesi
Güzelliğinin zırhının taciziyle meşhur
Ah batılı kadın
Ah batılı kız
Ve Melrose’lu çocuklar
Gösterdiler hünerlerini
Mutlak sıfır derecesi yeterince soğuk mu
Ve vadinin ötesinde sıcak ve temiz
Ufaklıklar televizyonların önüne kurulmuşlar
Düşünecek bir şey yok
Ağlayacak bir şey de
Hepsi nefessiz kalmış
Meyhaneci neyim var benim
Neden böyle soluksuz kaldım
Şef dedi ki pardon hanımefendi
Bu tür kendi ölümüyle eğleniyor
Kendi ölümüyle eğleniyor
Kendi ölümüyle eğleniyor
O büyüyen trajediyi seyrettik
Ne isterlerse onu yaptık
Aldık sattık
Bu dünyadaki en büyük gösteriydi
Ama bitti
Eğlendik üzüldük
Yarış arabalarımızı sürdük
Elimizde kalan son havyarları yedik
Ama orada yıldızların arasında
Keskin gözlü biri gözlemekte
Titreşen bir ışığı
Son coşkumuzu
Ve bizim gölgelerimizi bulduklarında
Televizyonların etrafında toplanmış halde
Her olasılığı incelediler
Her testi yinelediler
Ellerindeki tüm verileri gözden geçirdiler
Ve uzaylı antropologlar
Hala kafalarının karışık olduğunu itiraf ettiler
Ama tüm açıklamaları elediklerinde
Kalanı kaydettiler
Bu tür ölümüyle eğleniyor
Ne ağlayacak bir şey ne bir his kaldı
Bu tür ölümüyle eğleniyor
(Çeviren: Yaşar Tamer Ergül)